Konuşmasına Osmanlı döneminden günümüz Türkiyesine yazılı basın tarihini anlatarak başlayan Kızıltaş, medyayı doğru okuyabilmek için öncelikle tarihine bakmamız gerekiyor dedi. Gazetelerin ve diğer yayın organlarının neredeyse tamamının sektörün yapısından dolayı kendilerini finanse edemeyecek güçte olduklarına dikkat çeken Kızıltaş, “Finansörlerin yayın organlarını neden desteklediklerine bakmamız gerekiyor. 1980’lere kadar devlet tarafından sübvanse edilen yayın organları bu tarihten sonra krediler ve teşviklerle yürümeye başladı. 80’lerin sonuna kadar gazete sahipleri kredilerle güçlendi ve zenginleşti. Büyük patronlar ‘benim de gazetem olsun’ diyerek gazeteleri satın almaya başladılar ve bundan sonra daha da zenginleştiler” dedi. Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda sorulan soruyu cevaplandıran Kızıltaş, “Türkiye’de 2000 yılından bu yana fikirlerinden ve yazdıklarından dolayı tutuklu olan gazeteci yoktur. Bir örgüte mensup olup, başka faaliyetler gösteren ve bu sebeple tutuklanan gazeteciler vardır. Yani başka sebeplerden dolayı tutuklanmış gazeteciler. Bu mantıkla, eğer gazeteci adam öldürürse sadece gazeteci olduğu için içeri almayalım mı diye sormak gerekir” diye konuştu.
Programında sonunda, Ekrem Kızıltaş’a hediyeleri takdim edildi.